Afrika'da Fotoğraf Çekmek

Türkiye'de fotoğraf çekmek hep eğlenceliydi benim için. Tripotla sokağa çıkarsın, teyze gelip sorar "Evladım yol mu geçecek buradan?" Çocukları çekersin, hesapsızca gülümserler. Yaşlı amcaları çekersin, hiç istifini bozmadan bilge bilge yürüyüp giderler. Sokakları çekersin kimse arkasına dönüp neden diye sormaz bile... Eğer kurgulu bir video çekmiyorsanız kimse bir fotoğraf yüzünden size karışmaz. En fazla "Gazeteye mi çıkacağız, hangisi" sorusunu duyarsınız. Gana'da fotoğraf çekmek ise zorlu bir süreç ve sabır ilk şartı. Bugüne dek burada gördüğüm soru, tepki ve istekleri hiçbir yerde görmemiştim. Bu yazıda Gana'da yaşananları anlatıyorum ama çoğu Afrika ülkesinde fotoğraf çekmenin benzer yanları olduğunu bilin. İşin aslı yaşadıklarınız yüzünden zaman zaman yorulup bıkma ihtimaliniz çok yüksek. Ama Ganalılar'ın renkli yaşamı bir süre sonra sizi yine deklanşöre basma isteğiyle baş başa bırakacak...
Gana'da kimin sizinle nasıl sohbet edeceğini yada nasıl poz vereceğini tahmin etmek güç. Belki de işin en güzel yanı bu beklenmedik karşılaşmalar...
Önce önemli bulduğum önerileri paylaşayım sizlerle. Fotoğraf çekmek için sokağa çıkacaksanız kesinlikle ıssız yerleri tercih etmeyin. Mümkünse tek kişi hareket etmeyin. Fotoğraf makinenizi sadece boynunuza asıp bırakmayın. Boynunuza asıp silah gibi bir kolunuzun da altından geçirin ve uzunluğunu kolay çıkarılamayacak şekilde ayarlayın. Makineyi arkanızda yada yanınızda değil, hep önünüzde tutun. Fotoğraf çekerken bir şeylerinizin çalınmaması için yanınıza az eşya alın, çantanızın sıkı kapandığından (kilitlenebilir olanları en iyisi) emin olun.

Gana'da bir şeyleri rehin alıp iade sürecinde para kazanmak en çok karşılaşılan durumlardan biri. Bunu sadece fotoğraf makinesi olarak düşünmeyin. Ehliyetiniz, pasaportunuz gibi önemli evraklarınızı da mecbur kalmadıkça kimseye vermeyin. Çünkü bir eşyanızı alan kişi onu size iade etmek için sizden harçlık gibi şeyler isteyebilir ve hatta aldığı şeyin kıymetine bağlı olarak teklif ettiğiniz parayı beğenmeyebilir de. Mesela en son bir sokak festivaline gittiğimde fotoğraf makineme el koymaya çalıştılar. Gittiğim sokak festivalinde profesyonel makine kullanmak için basın kartı zorunluluğu yada makine için belirli bir ücret karşılığında bilet kesimi yoktu. Yürürken karşılaştığım üç kişi birden boynumdaki makineye doğru yöneldi. Öyle masaları filan yok, üstlerinde özel bir kıyafet yok, belge yok... Ne oluyor dememe kalmadı, uzunca boylu olanı makinemi tutup çekmeye başladı. Burada tek sorun beni yalnız görmeleriydi çünkü o sırada eşim Volkan arkadaki masada hediyelik eşya bakıyordu. Makineyi boynumun yanı sıra omzuma da astığım için kolayca çıkaramadılar tabii. Ben adamlara bağırınca Volkan olayı fark edip yanıma koştu. Uzun boylu adamı itip uzaklaştırdı, o sırada tezgahtan bir Ganalı da araya girdi ve o üç adam bu olay hiç yaşanmamış gibi bir anda çekip gittiler. Ama düşünün, onca kalabalığa aldırmadan ve hiç böyle bir görevde olmamalarına rağmen bu tepkiyi gösterebiliyorlar! Peki makineyi alabilselerdi ne olacaktı? Bir kere kalabalıkta kaçıp gidebilirlerdi ki hepsi birbirine benzediği için yüzlerini teşhis etmek bile güç. İkincisi pazarlığa oturup makineyi geri vermek için yüklü miktarda para isteyebirlerdi. Polis yok mu bu ülkede? Tabii ki var. Ama siz arayıp bulana dek onlar iade parasıyla uğraşmadan makineyi zaten götürür. O yüzden çektiğiniz fotoğrafı bahane edip bakmak isteseler bile makineyi boynunuzdan çıkarmayın ve tek gezmemeye çalışın.

Fotoğraf çekerken en önemli sorunlardan biri ten renginiz. Renginiz iki kilometre uzaktan ben buralı değilim diye bağırıyor ve elinizde bir de fotoğraf makinesi varsa bu dikkat iki katına çıkıyor. Çünkü insanlar günlük hayatlarını Taksim'de, Karaköy'de, Kordon'da, Ordu Sahili'nde yada Adana Merkez'de olduğu gibi yaşamıyor. Turist çok görülen bir şey değil, hele sokakta yürüyeni iyice şaşkınlık verici ve işin içine bir de fotoğraf makinesini eklediğinizde istisnasız herkes size bakmaya başlıyor. Bakarlarsa baksınlar, ben çeker geçerim diye düşünüyorsanız çok büyük bir problemin başlangıcındasınız demektir.

Makineyi gözünüze koyduğunuz an genelde birileri yaklaşıp tepki göstermeye başlıyor. En çok söylenen şey: "Benim fotoğrafımdan para kazanacaksın o halde bana para ver." İki yaşındaki çocuktan yetmiş yaşındaki amcaya kadar hemen herkesten bu sözü duyacaksınız. Gana'da beyazsanız herkes sizi para ihtimali olarak değerlendirmek istiyor. Gülüp geçseniz de peşinizden gelmeye devam edeceklerine ve seslerini yükselteceklerine emin olabilirsiniz. Bundan para kazanmadığınızı anlatmanız ve ne için çektiğinizi söylemeniz lazım. Yine de ikna olmuyorsa önünde fotoğrafı silebilir yada para vermeyi kabul edebilirsiniz. Fakat unutmayın ki para vermenin bir sonu yok. Bugün beş kişiyi çekip para verdin, yarın yirmi kişiyi çekip para verdin... Nereye kadar buna devam edebilirsin?

En çok duyduğum ikinci soru: "Neden benim iznimi almıyorsun?" Güzel, alalım ama izin aldıktan sonra fotoğraf çekmek istediğinde hiçbir şey aynı olmuyor. İnsanlar poz vermeyi çok seviyor ve siz ne kadar yönlendirseniz de o poz durumu değişmiyor. Bakışı geçtim işini yapış şekli bile eskisi gibi olmuyor. Bir de tepki vermeyi bilmeyenler var. Geçen bir dükkanın önündeydim mesela, kapıdan kafamı uzatıp kısa bir iyi günler diledim, dükkan vitrininin çok orijinal ve güzel olduğunu, bire kare fotoğraf çekip çekemeyeceğimi sordum. Kaldı ki vitrin insanlar görsün diye dizayn edilip süslenen bir şey. İçinde de öyle el yapımı, fikri çalınacak hiçbir şey yok, sadece düzenini beğenmiştim. Keskin bakışlı abla hemen "No!" diye bağırıp dükkandan çıkmam için el kol hareketleri yapmaya başladı. Ne oldu da bu kadar sinirlendin, ne dedik de elini kolunu sallamaya başladın? Zamanla anlıyoruz ki temelinde  "benden faydalanamayacaksın" düşüncesi yatıyor. Çünkü ben daha önce aynı dükkana alışveriş yapmak için girmiştim ve iki kişi benimle ilgilenmiş hatta alakasız bir şekilde saçıma başıma iltifatlar etmiş, Türkiyeli olduğumu öğrenince ülkeyle ilgili bir sürü şey sormuşlardı. Bir daha gider miyim? Gidilmez tabii, geçmiş olsun...

İçlerinde benim için en sinir bozucu bulduğum şey başkalarının verdiği tepkiler. Ben tutup karşı kaldırımda duran bir tezgahı çekiyorum. Yanında ne bir adam var duran, ne özel bir ev, yer... Duvar önünde bir sebze tezgahı işte. Yanıma biri gelip izin aldın mı diye soruyor. Sabırla dönüp "Kimden izin alayım kimse yok ki. Zaten tezgahı çekiyorum, birilerini değil" diyorum. Kadın yanımdan ayrılmadan "Hayır burada izin almadan çekim yapamazsın, bu yaptığın yanlış" diye cevap vermeyi sürdürüyor. "Peki bul kiminse tezgah, izin isteyeceğim" diyorum. Kadın hak verip gideceği yada çözüm bulacağı yerde "bu ülkede bunu yapamazsın" diye aynı şekilde söylenip yanımda durmaya devam etti. Bu tip insanlar hiçbir alakası olmadığı halde sizi ürkütmek ve turist oluşunuzdan faydalanmak için para verip vermeyeceğinizi anlamaya çalışıyor. Böyle durumlarda "Ben de burada yaşıyorum, Gana'yı bana sen mi öğreteceksin?" şeklinde cevap verip aldırmamanız faydanıza olur. Her konuşanı önemserseniz fotoğraf çekemezsiniz. Hakkı olanı duyup gerisine kulak tıkamak en doğrusu.

Toplum genel olarak beyaz insanların fotoğraf çekmesini çok istemiyor çünkü yaşamları yüzünden yerileceklerini, yurtdışında bir yerlerde gazetelere manşet olacaklarını ve yanlış tanıtılacaklarını düşünüyorlar. Bir de kötü niyetli insanlar yüzünden çok kandırılmışlar. Gana'ya gelen bazı turist ve belgeselciler sefillik içinde yaşayan insanların evlerine girip yardım toplayacaklarını, bilmem ne kuruluşundan geldiklerini, yaşamlarında her anı göstermeleri gerektiğini, onlara çok para getireceklerini söylemişler. Anne çocuğunu emzirirken göğsü açık fotoğraf çektiriyor çünkü yardım geleceğine inanıyor yada bir gün boyunca tuvaletinden sosyal hayatına her şeyin belgelenmesine izin veriyor bu insanlar. Fakat senelerce bahsi geçen o yardım ve paralar hiç gelmeyince anlamışlar ki kullanılıyorlar. O nedenle bugünlerde fotoğraf için para peşin, kırmızı meşin düşüncesi hakim.

Para vererek pek çok fotoğrafı çekebileceğinizi bilin. Normalde sen, ben gibi giysilerini giyip işine giden insanlarla para konusunda anlaşırsanız yerel kıyafetler giyip sizin için bir köy yerinde kabile karşılaması ve hatta eski ayinleri bile canlandırabilirler. Bunu turistler için belirli tur şirketleri de para karşılığı yaptırıyor. Ama ne kadar gerçek, ne kadar doğal ve güzel sonuçlar çıkıyor tartışılır.

Afrika taraflarına geliyorsanız içinizde fotoğraf çekme isteği uyandıracak binlerce doğal anla karşılaşacağınızı bilin. Aksi insanlara rağmen gün içinde kendinizi güzel kareler yakalayabileceğiniz yerlerde bulacaksınız. Doğa fotoğrafçılığı yapıyorsanız büyük bir vahaya düştüğünüzü göreceksiniz. Üstelik parklara giriş ücretlerini ödedikten ve sineklere karşı vücut spreyinizi sıktıktan sonra kimse size yukarıda anlattıklarım gibi şeyler sormayacaktır. Yeter ki sabırlı ve temkinli olun.
Gana'da doğa fotoğrafı çekmek isteyenler gerçek bir hazineyle karşılaşacaklarına emin olabilirler...

Yorumlar